Yeni bir kitap, farklı bir macera ve değişik entrikalar ile yine beraberiz. Trendeki Kız Paula Hawkins’in okuduğum ilk kitabı. Lakin son olmayacak gibi görünüyor. Orijinal adı The Girl on the Train olan kitap 2015 yılında satışa çıkmış ve Aslıhan Kuzucan tarafından dilimize çevrilmiştir.
Her gün önünden geçtiğiniz evlerde aslında neler oluyor? Trendeki Kız adlı eser tam da bu cümleden yola çıkılarak kurgulanmış. Bunu düşüneniz oldu mu hiç? Zaman zaman benim düşündüğüm olmuştur. Bazen mutlu hayatlar hayal ederdim, bazen de parçalanmış acı hayatlar. Ancak kitaptaki gibi olaya müdahil olmayı hiç düşünmedim. Çünkü; bu, kendi hayatı olmayan insanların, başkasının hayatına musallat olması demekti. Acizlik ve deliliğin kanıtıydı. Tıpkı kitabın ana karakteri Rachel’ın yaptığı gibi…
Trendeki Kız Kitap Özeti
Trenleri izlemeyi ve tren yolculuğunu seven Rachel, işe gitmek için her gün yolculuk yapıyordu. Yolculuk esnasında dışarıda olup bitenleri izlemek onun için bir zevkti. Öyle ki trenin ne zaman nerede duracağını artık ezbere bilmekteydi. Yolculuğu esnasında bir ev özellikle dikkatini çekmekteydi. Bu ev, eski kocası ile kalmış olduğu eski evinden sadece beş ev uzaktaydı. Evde oturanları tanımadığı için orada oturan mutlu çifte Jason ve Jesse isimlerini takmıştı. Onların mutluluğunu kıskanıyor, eski kocası Tom’u hayal ediyor ve kendini o mutlu kadının yerine koyuyordu. Onlar hakkında notlar tutup hayal kuruyordu.
Yine tren yolculuğu yaptığı bir cumartesi akşamı, hiç beklenmedik bir şey gördü. Yaşadığı hüsran, acı, şaşkınlık Rachel’i şoke etmişti. Acı çok keskindi. Çünkü, gördüğü çirkinlik sanki kendi başına gelmiş gibi hissediyordu. Henüz acısı dinmemişti ki ertesi gün gazetelerde Jesse’nin kayıp olduğu yazıyor ve öldüğünden şüpheleniliyordu. Gördüklerini anlatmalıydı ancak geçmişinden ve alkol probleminden dolayı ona inanacaklar mıydı? Trenden, çok uzaktan gördüğü şeyleri söyleseydi bir de deli damgası yemeyecek miydi? Artık bir karar vermeliydi…
Trendeki Kız Kitap Yorumum
Bir polisiye ve gerilim romanı sevdalısı olarak beğendiğim kitaplar arasına Trendeki Kız’ı da ekleyebilirim. Paula Hawkins’in sade ve akıcı anlatımı, olayların kurgusu gayet başarılıydı. Kitap beş farklı karakter üzerinden yürüyüp gidiyor. Bu karakterlerin hepsi takıntılı, hepsi ayrı bir deli ve herkes şüpheli.
Diğer polisiye/gerilim romanlarından ayrılan bir özelliği de bu kitapta dahiyane dedektiflerin olmaması, polislerin geri planda tutulması. Yazar, olaylara farklı bir pencereden bakabilmeyi başarmış. Bu türün iyi bir okuru olduğuma inanarak, naçizane değerlendirmem 10 üzerinden 7.3´tür. Takdir okuyanın…
4 Yorumlar
Çok sık karşıma çıkıyor bu kitap. Almaya niyetlenmedim bir türlü, ilgimi çeken bir tür değil ama belki bir şans verilmeli 🙂
Türü sevmiyorsan hiç bulaşma derim 🙂
Çok değişik bir kurgusu varmış. Bende zaman zaman düşünürüm gördüğüm taş blokların içinde acaba neler oluyor diye. Benim baya ilgimi çekti açıkçası. Ve durduk yere okunacak bir kitap buldum 🙂
Pişman olmayacağını tahmin ediyorum. Gayet akıcı bir kitap.