Süleyman’ın Anahtarı – Jose Rodrigues Dos Santos

Merhaba arkadaşlar, bugün yeni bir kitap eleştirisinde daha sizlerle birlikte olacağım. Tanıtımını ve eleştirisini yapacağımız kitap, portekizli yazar Jose Rodrigues Dos Santos tarafından yazılmış Süleyman’ın Anahtarı adlı roman.

Süleyman'ın Anahtarı - Jose Rodrigues Dos Santos
Süleyman’ın Anahtarı – Jose Rodrigues Dos Santos
Süleyman’ın Anahtarı Kapak Yazısı

“Rab hileli teraziden iğrenir, Hilesiz tartıdansa hoşnut kalır. Küstahlığın ardından utanç gelir Ama bilgelik alçakgönüllülerdedir.”
Hz. Süleyman

İsviçre, Cern… Tanrı Parçacığı’nı arayan bilim adamları, CIA’in Bilim ve Teknoloji Müdürü Frank Bellamy’nin cansız bedenini bulurlar. Cesedin elinde, anahtarın Tomás Noronha olduğunu söyleyen bir not vardır. Portekiz, Lizbon Yeni Üniversitesi… Tarihçi Noronha artık CIA’in bir numaralı hedefidir. Dünyanın en güçlü istihbarat teşkilatının kendisini öldürmek istediğini anlayan Tomás Noronha eğer hayatta kalmak istiyorsa Frank Bellamy’nin ölümünün ardındaki gizemi çözüp masumiyetini kanıtlamalı ve çok gizli bir proje olan Kuantum Gözü‘nün yerini bulmalıdır.

Bu doludizgin arayışta başta Einstein ile onun karşıtları olmak üzere yirminci yüzyılın bütün büyük fizikçileri bir araya gelecek ve Tomás Noronha’ya zihin, madde ve varoluşun gizemi arasındaki şaşırtıcı bağlantıları ortaya çıkarmasında yardım edecektir.

Ruh var mıdır? Ölümden sonra hayat var mıdır? Gerçeklik nedir?
Tanrı’nın Formülü’nde Tanrı’nın varlığına dair bilimsel ispatların peşinde olan José Rodrigues dos Santos bu devam romanında da gerçeklik, evren ve bilinç üzerinden kuantum fiziğinin en derinlerine dalmaktan çekinmiyor.

Süleyman’ın Anahtarı Kitabı Tavsiye ve Eleştirisi

Kitabın arka kapak yazısını okuduğunuzda romanın bilim, teknoloji ve fizik üzerine yazılmış,  cevabı henüz bulunamayan; ruh var mıdır?, Ölüm sonrası hayat var mıdır?, Gerçeklik nedir? gibi sorulara cevap arayan bir yapıt olduğunu anlayacaksınız. Tüm bunların yanında CIA ile oynanan köşe kapmaca oyunu da cabası.

Süleyman’ın Anahtarı, bilime ve fiziğe ilgi duyanların hiç sıkılmadan okuyabileceği, akıcı bir roman. Roman kurgusu içerisinde hemen her fırsatta yazar size şaşıracağınız bilimsel kanıtlar ve deneylerle desteklediği düşüncelerini aktarıyor.

Vermiş olduğu bilgi ve birikim açısından harika bir roman olduğunu inkar etmemekle birlikte anlatımda canımı sıkan bir kaç noktadan da bahsetmek istiyorum.

  1. Yazarın hemen her fırsatta bilimsel deneylerden ve buluşlardan bahsettiğini söylemiştim. Fakat yazar bunu biraz abartmış. Öyle ki CIA ajanlarından soluk soluğa kaçarken dahi bulunduğu ortamı unutup, yakalanma pahasına bilimden ve deneylerden bahsetmeye devam ediyor. Haliyle bu davranışı bana gerçeklikten uzak geldi.
  2. Yazarın anlattığı bilimsel deney ve buluşlardan sonra karşısında dinleyen kişi aynı klasik tepkileri defalarca veriyor. Örnek; vay canına!, inanılmaz!, imkansız! vs. Açıkçası tüm roman boyunca bu tepkileri görmek biraz bayıyor.
  3. Bir sorunla karşılaştıklarında roman karakterleri aniden o konunun uzmanı oluveriyorlar. Örnek; gizlice girilmesi gereken bir dairede Mari Flor‘un (huzur evi müdiresi) daha önceden çilingirlik eğitimi almış olduğunu öğreniveriyoruz. Heykelde ki bir şifrenin çözülmeye çalışılmasında Tomas Noronha‘nın (Tarihçi) eskiden kriptolog olduğunu öğreniveriyoruz. Bu örnekler bu şekile çoğaltılabilir.

Özetle söylemem gerekirse yazar bilimsel deneyler ve buluşlardan bahsederken oldukça başarılı olmasına rağmen roman içerisindeki aksiyon konularında başarısız bir uslüp kullanıyor. Bunun yanı sıra bilim dışında konular işlenirken yazardan zeka pırıltısı da göremiyorsunuz. Bir çok kez  kendinizi, neden böyle yaptı? Şöyle yapsa tüm bunlara gerek yoktu, derken buluyorsunuz. Bunu da şu örnekle açıklayayım; CIA ajanına ilk gelen emir saat 3’e kadar seni aramazsam tutsağı öldür. Gelen ikinci emir, burada bir anlaşma söz konusu saat 3 ‘e kadar seni arayıp ölüm emrini iptal etmem istenebilir. Fakat sen her halükârda tutsağı öldüreceksin ve benim sana ulaşamamam için telefonunu kapatacaksın. Be adam madem her halükârda öldüreceksin öldür gitsin, neden 3’e kadar bekleyesin. Nedennnnnnn??

Aklıma takılan diğer konu ise bir Tarih Profosörü’nün fizik ve matematik hakkında bu kadar engin bilgiye sahip olması. Tüm bunları söyledikten sonra kurmam gereken cümle; Bilgi ve birikim açısından güzel bir roman olmasına karşın kurgu açısından zayıf hatta vasat buldum..

4 Yorumlar

  • Merhaba yorumunuz için teşekkür ederim.
    Evet, Tanrı’nın Formülü kitabını sonradan okudum. Dikkatiniz için sizi tebrik ederim. Lakin diğer eleştirilerim geçerliliğini koruyor 🙂

  • Merhaba Tomas Noronha’nın tarihçi olduğunu Tanrı’nın formülü kitabından biliyoruz. Birden öğrenmiyoruz. Bilgi gerektiğinde veriliyor, en başında kahramanların özelliklerini mi sıralayacaktı? Yanlış sıralama ile okumanızdan yanlış yorum yaptığınızı düşünüyorum.

  • Kesinlikle yorumuna katılıyorum . Keşke satınalmadan önce bu yorumunu okusaymışım. Tanrı’ nın formülü kitabında kurgu biraz daha iyiydi .

    • Merhaba Gaye hanım, öncelikle değerli yorumunuz ve konuya katkınızdan dolayı teşekkür ederim. Bende ilk olarak Süleyman’ın Anahtarı kitabını ardından Tanrı’nın Formülü kitabını okuma gafletinde bulundum. O nedenle bu yazımda iki kitabı kıyaslayamadım. Tanrı’nın Formülü kitabı hakkındaki yorumumu da dilerseniz buradan okuyabilirsiniz: https://mkavlakci.com/tanrinin-formulu/

Söz Sizde...

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir