Şimdi size bir hikaye anlatacağım. Bir kadın ve bir adam hakkında; henüz sonu yazılmamış bir hikaye…
Bir kadın düşünün, kendini karanlığa hapsetmek isteyen. Gülüşlerinde çaresizlik gizlenen. Ve bir adam düşünün, parlak ışıklar altında yolunu kaybetmiş. Geçmişe değil, geleceğe takılmış kalmış.
Camilla, belli ki uykusuz bir gecenin sabahında idi. Gecenin yorgunluğu yüzüne aksetmiş, sarı saçları hafif dağılmış. Ancak gözleri efsunundan hiçbir şey kaybetmemişti. Matt ise aynı gecenin sabahında başına geleceklerden habersiz, sıradan bir güne hazırlanıyordu. Şubatın sert rüzgarı yüzüne çarparken, savrulan söğüt ağaçları altında ağır aksak adımlar ile otoparkta ki aracına doğru yola koyuldu. Aracına binmek üzereydi ki Camilla ile bakışları buluştu. Rüzgar sustu, ağaçlar kımıldamadı. Soğuk şubat, sıcak temmuza büründü.
Olduğu yerde hareketsiz kalan Matt, Camilla’nın aracına binişini izledi. Kendisi de aracına bindikten sonra acemi bir el hareketiyle Camilla’ya yol vermek istedi. Ancak Camilla da aynı şekilde ona karşılık veriyordu. Bakışları bir kez daha buluştu. Zaman durdu, bulutlar dağıldı, güneş doğdu. Soğuk şubat, sıcak temmuza büründü. Bedenlerini değil, fikirlerini buluşturmak isteyen iki insan. Evrenin onlara planlayacağı başka bir zaman diliminde görüşmek üzere ayrıldılar…
1 Yorum
Güzel bir paylaşım olmuş teşekkür ederim…